içeriğe atla

Deprem..

8 Şubat 2023

Saat sabaha doğru 5, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda 201-A kapısına yakın bir yerde, bir saat önce uykuya daldığım bankta gözlerimi açtım birden. Dışarda bardaktan boşalırcasına yağan yağmur ve fırtına vardı, belki de biraz kar. Bu saatte burada uyuyor olmamın sebebi tam da bu fırtınaydı, hâlâ olanca kuvvetiyle devam ediyordu. Akşam 8’de İngiltere’ye gidecek uçuşum, uçuştan tam bir saat önce iptal olmuştu. Sadece benim uçuşum değildi iptal olan, yurt içi ve yurt dışı tüm uçuşların iptal olduğu bilgisi gelmişti görevlilere birden. Olumsuz hava koşulları hiçbir uçağın kalkışına ve inişine izin vermiyordu İstanbul’da. Binlerce insan, sınırın diğer tarafında sağa sola bir bilgi kapmak için koşuştururken değiştirmiştim uçuşumu sabah 10’daki bir sonraki İngiltere uçuşuna. Beni yaklaşık 10 saat havalanında beklemeye iten de, son yıllarda artık yapmaktan bıktığım havaalanı ve sınır kontrollerinden tekrar tekrar geçmek istemeyişimdi.

Uyandığım vakit kafamda “acaba sabah ki uçuş da iptal olur mu?” düşüncesi geçerken, telefondan önce uçuşları kontrol ettim, sonra da İstanbul’daki kar ne kadar etkili olmuş acaba diye Twitter’a baktım. Tam o anda Kahramanmaraş’ta 7.4 büyüklüğünde bir deprem olduğunu öğrendim. Haber sitelerinde içi henüz doldurulmamış sadece birkaç başlık vardı. Doğup büyüdüğüm komşu şehir Kayseri’de yaşayan aileme hemen bir mesaj yazdım saat 05:09’da, “deprem olmuş, hissettiniz mi?” diye. Olayı ve 7.4 büyüklüğünü (ki aslında 7.7 imiş) kavrayamamış bir şekilde, kimsenin o saatte uyanık olup bana cevap verebileceği aklıma dahi gelmemişti. Tam haberlere dönecekken cevap geldi ablamdan, çok sarsıntılı hissettiklerini ve hemen aşağı indiklerini söylüyordu. Sonra annem aradı, sesi hüzünlü ve endişeli, arabada beklediklerini ve yaşadıklarını anlatıyordu. İhtimaller, ihtimaller geçmeye başladı kafamdan. Ya dedim, ya daha şiddetli olsaydı..

Allak bullak olmuştu kafam, sonra İstanbul’da kalan eşim ve çocuklarımı düşündüm, daha cevap yazmamıştı eşim, belli ki uyuyordu. Bir deprem haberi de yoktu İstanbul için, demek ki hiç hissedilmedi burada dedim. Uçuş saatine kadar uykusuzluğun da vermiş olduğu düzgün düşünememe haliyle ne yapacağımı bilemedim. Gitmeli miydim, ama ailem iyiydi, güvendeydi. Kalsam ne yapabilirdim, hava daha da kötüleşirse bir süre daha hiç gidemeyebilirdim, ama iş için artık gitmem de gerekiyordu. Aynı şekilde, gitsem bir süre hiç dönemeyebilirdim de. Babamla konuştum, sesi güven veriyordu. Ne zaman konuşsam hep verirdi zaten. Hava çok soğuk, biz de eve geri gireceğiz zaten diyordu. Bu kadar mıydı deprem dedim, ya artçılar, ya başka olursa.. Belki de onlar da olayın ciddiyetine henüz tam vâkıf değillerdi, aynı benim gibi. Ya da, teslim olmanın getirdiği bir dinginlik halindeydiler.

Ve uçtum ama uçuşum radarla izlendi.. Nasıl bir ruh hali, nasıl bir çaresizlikle uçtum hiç bilmiyorum.

Uçağın tekeri yere değer değmez telefonu açtım, ben havadayken, aynı bölgede hemen hemen aynı büyüklükte bir deprem daha olmuş. Hemen ailemi aradım, çok fena sallanmışlar. Çiçekler devrilmiş, avizeler çarpıp birbirine kırılmış ama onlar iyilermiş. Şükür dedim, Allah’ım sana çok şükür. Sınır kontrolünde polis “are you okay?” diye sordu, nasıl olayım dedim içimden. Belli ki yüzüm çok gergin, ilk defa böyle bir soru alıyordum sınır polisinden.

Trenle eve giderken belki de olay tüm ciddiyeti ile ilk defa önüme serildi. Deprem bölgelerinden fotoğraflar, videolar düşüyordu önüme. Yardım çığlıkları, çaresizlik had safhada. Herkes bir şeye koşturuyor, kimi arasam ne yapsam bilemedim. Şimdi bir de binlerce kilometre uzaktan, sanki yakın olsam bir şeylere yardımım dokunabilirmiş gibi. Binlerce binanın tuz buz olduğu görüntüler, zorlu hava koşulları, enkazlar enkazlar.

İçim acıyor, kıyılan onca cana. İçim acıyor düşündükçe sırf birilerinin cebi dolsun diye parsel parsel satılan her karış toprağa ve üzerine konulan çarık çürük betondan mezarlara. İçim acıyor saatlerce enkaz altında bir umut bekleyenlere, ve onlara gelecek yardımları koordine edemeyen basiretsiz yöneticilerin laf ebeliği yapmalarına. İçim acıyor, son 25 yılda onca yaşanan depremden sonra, hâlâ hiçbir şeyden ders alınmamış olmasına. 48 saat geçecek depremin üzerinden neredeyse ve hala ulaşılamamış bir sürü enkaz..

Gerçekten içim acıyor, çünkü bir şükür hissiyatı bile vicdanı olan her insanda aynı zamanda bir suçluluk hissi uyandırıyor..

Son güncelleme: 8 Şubat 2023